Mecliste, İtalya’da hukukla ilgili yaşanan süreçle ilgili konuşan Erhürman, söz konusu sürecin, bireysel bir davadan çok daha öte bir noktaya gelmek üzere olduğunu vurguladı. Rum Dışişleri Bakanı Kombos’un son iki gün içerisinde yaptığı açıklamaları hatırlatan Erhürman, Rum Bakanın da, bunun bireysel ceza davasının ötesinde olduğunu söylediğini kaydetti. Rum Bakanın “Bu tür eylemlerle karşılaşanlar için endişe koşulları yaratmaya çalışıyoruz” ifadelerini hatırlatan Erhürman, söz konusu endişe koşullarının çok geniş kesimi ilgilendiren endişe koşulları olduğunu vurguladı. Rum bakanın, söz konusu “önlemlerin” hem siyasi hem hukuki olduğu yanıtını verdiğini dile getiren Erhürman, CTP olarak iki yılı aşkın süreden beridir bu ülkede yabancılara taşınmaz mal satımı konusunda endişeleri dile getirdiklerini vurguladı. “Bunların hem içeride hem dışarıda başımıza iş açacağını vurguladık” diye konuşan Erhürman, 2004’te de bu ülkede inşaat patlaması yaşandığını anımsattı. Söz konusu inşaat patlamasının sonrada neler yaşandığını da hatırlatan Erhürman, “Şimdi bu uyarılarımızın dikkate alınmamasının sonuçlarıyla karşı karşıyayız” dedi. Davanın esasına ilişkin bilgi almak için çok uğraştıklarını vurgulayan Erhürman, 16 Ocak’ta davanın yüz yüze gerçekleşeceğini dile getirdi.
“Mülkiyet sorunu, Kıbrıs sorununun bir parçasıdır”
Açıklamalardan, kuzeyde mülk satışının artmış olması nedeniyle bu girişimlere başladığını okuduklarını dile getiren Erhürman, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun etkili bir hukuk haline getirme kararının da 2010 tarihli olduğunu kaydetti. Mülkiyet sorununun, Kıbrıs sorununun bir parçası olduğuna dikkat çeken Erhürman, 6 temel başlıktan birinin de mülkiyet başlığı olduğunun altını çizdi. “Kıbrıs sorunu çözülmedikçe mülkiyete ilişkin öngörüler yapılamaz. Bu tip sorunlarla karşılaşmak 2004’ten sonra olduğu gibi şimdi de mümkündür” diyen Erhürman, burada da tekrardan Rum Yönetiminin, meseleyi bireysel sorun düzlemine indirip bunun üzerinden siyasi avantaj elde etmeye çalıştığını belirtti. Söz konusu durumun, süreçlere katkı sağlayacak bir şey olmadığını da ifade eden Erhürman, “Sürekli olarak biz masaya dönmek istiyoruz diyen Hristodulidis yönetiminin samimiyetsizliğini de ortaya koyuyor” dedi. Doğru zemine basmanın önemine işaret eden Erhürman, o zeminin de siyasi eşitliğe dayalı iki bölgeli iki toplumlu federasyon olduğunun altını çizdi. Kıbrıs sorununun çözülmediği koşullarda da uluslararası hukuk çerçevesinde çözümler üretebilmek ve öngörülebilirliği korumak hedefiyle TMK’nın kurulduğunu anımsatan Erhürman, defalarca bu kürsüden inşaat sektörünün öngörülebilirliği sağlamak için düzenleme yapılması gerektiğini söylediklerini de vurguladı. Erhürman, “Elimizdeki veriler gösteriyor ki 24 Aralık tarihine kadar Güney Kıbrıs’a giriş çıkışları var orada fail olarak gösterilen arkadaşlarımız. Güney Kıbrıs’ta yakalama müzekkeresi varsa, ancak orada yakalanabilir. Neden uzun süre giriş çıkış gerçekleşti de orada bir tutuklama olmadı sorusu, şu an için bizim nezdimizde yanıtsız. Elimizdeki veriler ve bilgiler yetersiz” dedi.
“Kıbrıs sorunundan bağımsız değerlendirmek şaşırtıcıdır”
Bu meselelerle, bugün karşılaşıldığında şaşkınlık göstermenin de çok şaşırtıcı olduğuna dikkat çeken Erhürman, “Bunu ilgili şahıs üzerinden değil, memleketin temel meselesi olarak görüyorum. Kıbrıs sorunundan bağımsız değerlendirmeye çalışmak da şaşırtıcıdır” dedi. Tufan Erhürman, “BMGK kararlarını kabul etmiyorum dediğiniz sürece, bu sorunlar yaşanır. Burada Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin siyasi bir uygulaması olduğu kendi açıklamalarında da ortaya çıkıyor. Elbette sadece o tarafa değil, bu tarafa da bakmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Federasyon tarihe karışmıştır” dendiğinde yaşanan zemin kaybına da dikkat çeken Erhürman, Hristodulidis’in, “2017’de kaldığımız yerden başlamak istiyoruz” ifadelerinde de mantık sorunu olduğuna vurgu yaptı. Erhürman, 2017’de masayı terk edenlerin başında Hristodulidis’in olduğunu hatırlattı. Söz konusu durumun, geniş bir şekilde ele alınması gerektiğini ifade eden Erhürman, “Kıbrıs sorununun çözümü konusunda samimiyet varsa, iki toplumun içinde yer alan bireylerde endişe yaratmak değil, iki toplum arasında iyi ilişkilerdir çözümün yolu” diye ekledi.



















