Bir yobaz çıkıyor sahneye, dini özgürlükleri en güzel yaşayan ve yaşatan bir topluma gerici zihniyeti ile akıl vermeye çalışıyor!..
Ahlaksızca, ahlak öğretmeye kalkıyor!..
Laik bir topluma şeriatın kurallarını dayatıyor!..
Sonra meclisten bir uluma sesi geliyor!..
Aynı ses, aynı ton, tanıyoruz bu faşisti biz!..
Hani boğazımızdan bir “İt” gibi bizi tasmayla bağlayacak ve dilimizde sigara söndürecek olan zat!..
Vekil olmuş, bakan olmuş, ah Arif Hoca ah!!! Biliyoruz, bu utanç bizim, hepimizin!..
Ama bak Arif Hoca, ses vermesi gerekenler de bu faşistin arkasına sığınmış!..
Pişkince izliyorlar ve koltuklarını korumak için dillerini yutuyorlar!..
Oysa kapalı kapılar ardında ne kadar da güzel “Biz de rahatsız” diyorlar!..
Bunları tanıyoruz, bunlar sana, bana, tüm topluma düşman biatçılar…
Ele geçirmişler her bir köşeyi!..
Bir tek yer hariç, o da sokak!..
Hava kurşun gibi ağır, dolu…
Boşalıyor gökten yağmur hiç durmayacakmış gibi!..
Faşistler yağmur durmasın, sokaklar dolmasın derdinde ama karar da hüküm de çoktan verilmiş!..
“En güzel yağmur, birlikte ıslandığımız yağmurdur” inancıyla sokaklar sahibine kavuştu…
Üstelik kadını erkeği bu toplumun her kesiminden bireyi değil yağmur, gökten taş yağsa da laikliğine sarıldı!..
Yağmura aldırmadan, soğuğu hissetmeden tek yürek oldu Kıbrıslı…
Çünkü biz gerici imamlara ve faşist kurtlara karşı birlikte güzeliz ve güçlüyüz…
Dayatmalarınızı da, atadıklarınızı da, gerici zihniyetinizi de, buradaki işbirlikçilerinizi de sevmiyoruz!!!
İstemiyoruz!!!
Ve buna karşı korkmadan isyan ediyoruz!..