İstanbul Havaalanını kullandığım ve Türkiye’ye giriş yapmak zorunda kaldığım gün geldi aklıma!..
Bana teröristmişim gibi muamele yaptılar!..
Parmak izlerimi aldılar!..
Fotoğraflarımı çektiler!..
Beni “İstenmeyen yolcular” denilen insanlarla dolu bir hücreye attılar!..
Düşüncelerimi ifade etmekten başka bunu hak edecek ne yaptım diye çok düşündüm!..
Biliyorum, Türkiye topraklarında düşüncelerin eğer muhalifse bunu ifade etmek suç!..
Birçok Türkiye vatandaşı olan meslektaşım bu nedenle ya demir parmaklıklar ardında ya da yurtdışına kaçmış durumda!..
Hal böyle olunca o süreçte ben kendim için üzülemedim!..
Çünkü kendi yurdunda hapse yollanan ve/veya ülkesinden kovulan meslektaşlarım varken benim kalkıp da bu konu özelinde üzülmem, isyan etmem ve mağduriyetimi ifade etmem meslektaşlarıma karşı büyük haksızlık olurdu!..
*
Ancak dün yaşanan rezalet bizlere çok fazla geldi!..
Geçtim bir başka ülkeyi, kendi yurdumda da gazeteci olarak yasak yiyeceksek, bu konunun ucu kaçmış demektir!..
Evet biliyorum, dün bu rezilliğin altına imza koyan Ersin Tatar ve ekibinin, Türkiye’ye alınmayan Kıbrıslı Türklerle ilgili tek bir girişimi bulunmuyor!..
hatta aksine kendisine muhalif olan kişilerin Türkiye’ye alınmaması için bizzat kendisi ile ekibi fişleme yapıyor!..
Hazırlanan yasaklı listesine canının istediğini koyuyor, canının istediğini çıkartıyor!..
Defalarca bizler hem elçiliğe hem de Tatar’a böyle bir listenin var olup olmadığını sorduk!..
Elçilik sessiz kalırken, Tatar “Benim haberim yok” demişti!..
Elbette yalan söylüyor, bilmeyen yok ancak her defasında bizler de “Belki utanır” diye umut ediyoruz!..
Sonuç olarak o listenin başlarında Serhat İncirli de var!..
Ki dün kapı dışarı ettirdiği Serhat İncirli, Tatar için 2020 seçimlerinde “Mükemmel dost”, “Sadık arkadaş” ve “En büyük destekçi” değerindeydi!..
O dönem İncirli’nin görüşü ve düşüncesi bu yöndeydi!..
Aradan 3 yıl geçti, İncirli bu süreçte Tatar’a muhalif oldu!..
Sonuç?
Yasaklı listesine giriş!!!
Ve düşman kuvvetine dahil edilme!..
*
Peki, bu listede yer almak ayıp bir şey mi?
Tabii ki değil!..
Aksine tarafınız ve görüşünüz belli demektir!..
Netsiniz yani!..
*
Diğer gazeteciler neden mi tepki göstermedi?
Doğrusu o an kimin aklından ne geçtiğini bilmiyorum!..
Üstelik böyle bir tepki nedeniyle işinden olabilecek gazeteciler de oradaydı!..
Yine de herkes tepki gösterse ve toplu bir hareket olsa mükemmel bir mesaj verilirdi!..
Tabi bu pek mümkün değildi!..
Çünkü bir kesim “Hade Serhat’a destek verelim, ona yapılan bize yapılmıştır” dese, bir başka kesim “Oh olsun gendine, hem bahane be Serhat’tan” diyecekti!..
Bir kesim de var ki, onlar direkt şükran çekmek, sory bir de selfie çekmek için oradaydı!..
Olay yaşandıktan sonra dikkatlice izledim, bahsettiğim bu kesim gayet mutluydu!..
*
Efendim “Talimat Türkiye Elçisinden geldi” diyenler var!..
Ve tepkinin elçiye verilmesi gerektiğini savunuyorlar!..
Yüzde yüz doğru adreslerden birisi ama önce bizim talimat nereden gelirse gelsin kabul etmemeyi öğrenmemiz gerekmiyor mu?
Daha da ötesi, talimat almayacak kişileri o makamlara getirmemiz lazım değil mi?
Yani benim “Liderim” konumundaki kişi eğer bir yerlerden talimat alıyorsa, burada kabahatı neden önce verene bulayım ki?
“Liderim” basiretli olsa ona birileri talimat vermeye cüret edebilir mi?
Daha iyi anlaşılsın diye soruyorum, Ersin Tatar’ın yerinde Mustafa Akıncı olsaydı iddia edildiği gibi bu durum yaşanılır mıydı?
Akıncı herhangi bir talimat alıp bunu uygular mıydı?
“Mümkün değil” cevabınızı duyuyorum!..
İşte sonuç ve cevap budur!..
Kısır bir döngü değil!..