Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi’nin (CMIRS) her 3 ayda bir düzenli olarak gerçekleştirdiği ve 500 kişi ile yüz yüze şekilde düzenlediği çalışmanın sonuçları yayınlandı.
Kıbrıslı Türklerin siyasi güven, sosyal güven, bireysel özgüven ve mutluluk algısını ölçen çalışmaya göre siyasi kurumlara, güvenin ciddi şekilde düşmüş olduğu görülüyor.
Ülke yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik eksikliği yanında gelir adaletsizliğinden de şikâyet var.
Ankette ön plana çıkan bir diğer konu ise Ankara’nın Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik müdahaleleri…
Dinin artan etkisi ve bunun olumsuz olduğuna dair görüşlerin de yükseldiği belirtilen çalışmada, 2016 tarihli ankette alınan cevaplarla kıyasla, giderek artan oranda kişi söz konusu müdahalelerden rahatsız…
Anket sonuçlarına göre halk iyi yönetilmeyi ve toplumun adalet duygusunun yeniden kazanılmasını istiyor.
Yüzde 90,3 işlerin yanlış gittiğini düşünüyor.
Çalışma sonuçlarına göre ankete katılanların yüzde 90.3’ü ülkede işlerin yanlış yönde gittiğini düşünüyor.
Ülkenin en önemli sorunu “ekonomi” ikinci sırada Kıbrıs
sorunu bulunuyor.

Katılımcılara göre ülkenin en önemli sorunları sırasıyla şöyle:
1. Ekonomik sorunlar,
2. Kıbrıs Sorunu
3. Yeteneksiz/beceriksiz siyasi liderler
4. Enflasyon
5. İşsizlik
6. Yolsuzluk
Yüzde 63,84; 2 sene içerisinde kendi mali durumunun daha kötü olacağını düşünüyor.
Ankete katılanların yüzde 63.84’ü 2 sene içerisinde kendi ekonomik durumunun daha kötü olacağını, yüzde 24.56’sı ise aynı kalacağını düşünüyor. Gelecekte kendi ekonomik durumunun daha iyi olacağını düşünenlerin oranı ise sadece yüzde 11,51.
Katılımcılara kurumlara güven konusunun da sorulduğu araştırmaya göre toplumun en çok güven duyduğu 3 kurum sırasıyla polis, yargı ve medya oldu. En az güven duyulan kurumlar ise Cumhurbaşkanı ve hükümet oldu.

CMIRS Direktörü Mine Yücel, “Ön plana çıkan konular arasında siyasi kurumlara, özellikle geçmişte her dönem en güvenilir kurumlar arasında olan cumhurbaşkanlığına, güvenin ciddi şekilde düşmüş olması ile ankete katılanların ülke yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik noksanlığı yanında gelir adaletsizliğinden de şikayetçi olmasıdır” dedi.

Sosyal güvenin de düşük seviyelerde olmasının demokrasi ve toplumun geleceği adına düşündürücü olduğunu ifade eden Yücel, şu yorumu yaptı: “Sosyal güven toplumda bireylerin birbirlerine olan güveni ile açıklanabilir. Bu oran yüksek olduğu durumlarda bireyler, toplumu ve ortak çıkarlarını iyileştirmek için eşit olarak işbirliği yaparlar. Demokrasiler doğru yolda ilerlediği zaman bireyler birbirlerine güvenir ve toplum adına büyük hedefler için birlikte çalışırlar. Siyasi güven ve sosyal güven birbirleriyle paralel ilerler. Yönetimlerde oportunizm ve yolsuzluklar devlete olduğu kadar bireylerin birbirlerine olan güvenini de sarsar.
Her atılan adım kısa dönemlik avantajlar sağlamak için atılır, kimsenin geleceğe ve toplumun diğer bireylerine dair güveni kalmaz. İşte toplumumuzda da uzun bir süredir bu güven erozyonunu görmekteyiz. Siyasete olan güven her geçen gün daha da düşmekte olduğu bu ortamda bireylerin birbirlerine olan güveni de ciddi şekilde aşınmıştır. Bundan dolayıdır ki var olan durumdan bu kadar şikayetçi olsalar bile bireyler bir araya gelip de ‘ortak çıkarlar’ için mücadele edememektedir. ‘Ortak çıkar’ diye bir kavrama inanç da kalmamıştır. Böyle bir ortamda düzeni değiştirme iddiası olan kurum veya aktörlerin öncelikle o güven ortamını yeniden inşa etmesi gerekmektedir”.