YUMRUKLUYOR Yıl 1978…
Sürgünde olan Ayetullah Ruhullah Humeyni, uzun yıllardan beridir gözünü diktiği ve devirmek için uğraştığı Muhammed Rıza Şah Pehlevi yönetimindeki İran’a karşı sesini yükseltiyordu…
Özellikle kadınlara verilen seçme ve seçilme hakkına ağır eleştiriler getiren Humeyni, İran’ın monarşinden şeriata geçmesini savunuyordu…
Aynı yıl kullandığı “Erkek ve kız çocuklarının beraber spor yaptıkları salonların yanına kürtaj klinikleri açılmalı” söylemi nedeniyle resmen “Deli” ilan edilmiş, çok ciddiye alınmaması gerektiği savunulmuş, hatta ülke gazetelerinin manşetlerinde kendisiyle dalga geçilmişti!..
Muhammed Rıza Şah ise, Humeyni’nin bu hayalinin İran’da asla gerçekleşmeyeceğini savunmuş, ülkesinde bu tür yapılanmaları ve görüşleri “Özgürlük” adı altında serbest bırakmıştı!..
Dileyen tarikat kuruyor, isteyen cemaat üyesi oluyor ve dilediği propagandayı yapabiliyordu…
Ülke iyi mi yönetiliyordu?
-Hayır!..
Aksine orta sınıf ortadan kalkmış, zengin ile yoksulun arası açılmıştı!..
Ve bunu fırsat bilen şeriat zihniyeti önce halkın zayıf kesiminin beynini yıkadı, sonra devlet içerisinde örgütlendi ve en sonunda 1979 yılında sözde bir devrim ile İran, şeriat rejimine teslim oldu…
15 Temmuz 2016 tarihinde benzeri bir durum Türkiye Cumhuriyeti’nin de başına geliyordu!..
Tıpkı Humeyni gibi sapkın ve gerici olan Fetullah Gülen, önce Türkiye Halkının zayıf kesiminin beynini yıkadı, sonra devletin içerisinde örgütlendi ve en sonunda devlete darbe girişiminde bulundu!..
Peki, şu anda Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşadıklarımız ne?
-Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan insanların en zayıf kesiminin beyni yıkanıyor…
-Yeni bir nesil yaratılmaya çalışılıyor…
Ve Devlet içerisinde örgütlenme için adımlar atılıyor…
İran’da sonuç ne oldu?
Peki, Türkiye’de?
Eğer bu durumun önüne geçilmezse Kıbrıs’ın kuzeyinde de sonuç pek farklı olamayacak…
O nedenle her kim size “Bunlar deli saçması” diyorsa, siz mutlaka bir tarih kitabı açıp okuyunuz ve “Olmaz” denilen birçok şeyin nasıl olduğunu gözlerinizle görünüz…
Tehlike kapımızı yumrukluyor!..
Korku verici olan sağımız bu tehlikenin yuvalarının temelini atarken, solumuz da kurdelesini kesiyor!..
O nedenle daha da geç olmadan kendimize gelmek zorundayız!..
Enter
‘a yaz